BİRİNCİ GÜNÜN ŞAFAĞI

Aiko'nun Hikayesi Sezon 0 Bölüm 2
BİRİNCİ GÜNÜN ŞAFAĞI

Yuki akşamı eski fabrikaların çıkışında geçirmişti. Şafak vaktiydi, gezegenin çekirdeği fazla sıcak olduğu ve eridiği için soğuk olan bir yıldız vardı. Yıldız kristalden yapılmıştı. İsmi Elmas Yıldız’dı. Üç boyutlu bir pentagon idi. Gezegen yıldızı etrafında hareket etmiyordu, onun yerine kendi etrafında dönüyordu. Gezegen hakkında yeterince düşünen Yuki ayağa kalktı ve çitin üzerinden atlayarak ilerlemeye başladı.Şehrin girişi Demirden yapılmaydı ve bir hapishane kapısı gibiydi. Kapının önünde ise iki polis robot üniteleri vardı. Girişe yaklaşırken polislerin daha agresif olduğunu fark etti. “O maskeyi nerden buldun, çocuk?!” dedi soldaki, küp şeklinde, tek gözü olan, dört çubuktan oluşan ayakları olan ve iki eli yerine de kıskaç olan robot. Kırmızı gözleri parlamaya başladı, lazer ateş etmeye hazırlanıyordu. Bundan korkan Yuki yavaşça geri çekildi ve tekrardan fabrikalara döndü. Bir hurdanın yanına oturdu ve yere baktı. Birkaç dakika sonra yine yürüme sesleri duydu. Yanına tekrardan maskeci gelmişti. “Daha potansiyelini bilmiyorsun, çocuk.” dedi. “Beni takip et”

Yaklaşık iki saat yürüdükten sonra bir fabrikaya girdi. “Burada MRT, yani basit asker ünitelerini eğitirdik” dedi. “Artık burası senin için bir oyun alanı” dedi ve eliyle gösterdi. Havada iple tavana bağlı bükülmüş demirden yapılan yüzükler vardı. Birkaç tane kumaştan yapılma korkuluk vardı. “Öncelikle maskeyi kontrol etmelisin.” dedi. “İlk başta enerji kablolarını çıkarmayı dene” dedi. Bileklerini gösterdi. “İşte buradan çıkacak” dedi. Birkaç konsantre denemeleri ve salakça seslerden sonra Yuki iki tane enerji kablosu çıkarttı. Enerji bir robottaki tüm projecton’un dengesini bozabilirdi. Onları kısa devreye sokabilir ya da öldürebilirdi. “Korkulukların üzerinde dene, çocuk” dedi ve çekildi. Yuki kırbaçmış gibi kullandı kabloları ama yeterince güçlü vuramadı. “Tüm vücudunu kullanarak daha güçlü vurmayı dene!” dedi maskeci ve bir poz yaptı. Yuki aynı pozu deneyerek yaptı ve korkuluğu devirdi. “Öğreniyorsun” dedi maskeci, sanki sakallarıyla oynarmış gibi bir hareket yaptı. “Şimdi ayaklarından yuvarlak bir şekilde yayılan bir enerji dalgası yapmayı dene” dedi. Daha çok geriişlemci sesler yaptıktan sonra becerdi. Her ayağını yere vurduğunda daha da güçleniyordu dalgalar. Etrafındaki tüm korkulukların çubuklarını eritti ve devirdi. “Şimdi son ve en zoruna geldik...” diye konuşmaya başladı maskeci. “...uçmak” diye devam etti. “Kendini boşluğa bırak. Bırak da maske senin vücuduna hava basıncı yapsın.” dedi. Yuki yavaşça kendisini arkaya doğru bıraktı ve bir anda havada yattığını fark etti. Bu onun için şaşırtıcıydı. Bugüne kadar böyle bir sihir görmemişti. Mucizeviydi! Hareket etmeye çalıştığında daha zor olduğunu fark etti. “Petrolde yüzermiş gibi yap!” diye bağırdı maskeci. Yuki yüzme hareketleri yaptı ve o yöne doğru yönelmeye başladı. Tüm yuvarlakların içinden geçti. Her seferinde daha da kolay gelmişti. Yukarıdan aşağı baktığında her şeyi görebiliyordu. Eski püskü MRT ünitelerinin yapıldığı yer ve petrol konulduğu yer gibi. Her şey eski idi veya bozuktu. Aşağıya yavaşça indi. “Mükemmeldin, aferin!” dedi maskeci alkışlayarak. “Bunları merkeze girmek için kullanacaksın” dedi maskeci merkezi göstererek. “İçeri girdiğinde benim için kapıları açarsın tabii.” diye devam etti.

Birkaç saat daha eğitimden sonra hazırlardı.Yuki merkeze doğru koşmaya başladı ve üç kere zıplayıp uçmaya başladı. Gizlice ilk bulduğu evin çatısına indi. Şanslıydı, normalde Robotium’da gökdelenler olurdu. Neyseki merkezin etrafı kısa evlerle çevriliydi. Uçtuğu hızdan dolayı çıkan rüzgar sesi kapıdaki polisleri şüphelendirmişti. Çatıya baktıklarında Yuki saklanmayı becermişti. Yuki boş bir sokağa atladı ve kapıya doğru yavaşça yürüdü. Kapıya geldiğinde sessizce iki polisi de enerji kablolarını kullanarak yere yatırdı. Maskeci koşarak yanına geldi. “Gerçekten ölmediler, değil mi?” diye sordu Yuki kırgın bir ses ile. “Teknik olarak hayır.” dedi maskeci. “Zaten ne fark ederdi ki? Sana kötü davrandılar bu sadece karma!” dedi maskeci ve içeri doğru yürümeye başladı. Yuki yerdeki hareketsiz cesetlere baktı. Bir süre daha baktıktan sonra yumruğunu sıktı ve maskeciyi takip etmeye başladı.

Camın önünde durdu Pontos. Gezegenin ve halkının yaratıcısı idi. Vücudu bir dikdörtgen şeklindeydi. Kolları plastik borulardan yapılmaydı. Kafası, üstü geniş olan bir silindir gibiydi. Yüzünde hiçbir zaman silinmeyen bir gülümseme vardı. Uzun bir burnu ve iki gözü vardı. Kafasının üzerinde iki anten ve bir de iğne vardı. Sanki sahte bir uzaylı kostümü giyiyormuş gibiydi. Aşağıya, geniş üçgen camdan, kendisinden eminmiş gibi bakıyordu. Onca savaş ve ihanet onu sarsmamıştı sanki. Arkasından kapı açıldı.İçeri bir robot girdi. Daha çok tekerlekli ayaklı taburenin üzerinde turan bir monitör. Monitörün üzerinde mavi bir göz sembolü vardı. “Efendim bunu görmeniz lazım!” diye bağırdı panikle. Pontos yavaşça ona doğru döndü. “Boş bir konu olmasın yeter.” dedi durgun bir sesle Pontos. Arkasındaki STUDIO türü robot ekranında bir maskenin fotoğrafını açtı. “İRİS’in maskesi sokaklarda bir çocuk ile geziyor!” diye panikle bağırdı robot. Pontos’un gözbebekleri bir an korkudan küçüldü, ama o korkusunu belirtmedi. “Çabuk en az beş tane MRT Basit Asker ünitesi gönderin.” diye emir verdi sakinleşmeye çalışan bir sesle Pontos.

Yuki ve maskeci şehrin merkezine gelmişlerdi. “Sanırım kimse bizi fark etmedi!” dedi Yuki mutlu bir sesle. Bir anda yukarıdan uçan arabalar yere indi. Her arabanın içinden dört tane MRT Basit Asker ünitesi çıktı. Dikdörtgen vücutları ve kafaları vardı. Kolları ve bacakları plastik borudan yapılmaydı. Botları vardı, aktif edildiklerinde hızlı bir şekilde koşabiliyorlardı. Vücutlarında kutular vardı. Bazılarının rengi farklıydı. Kırmızı saldırı silahları olduğunu, mavi koruma silahlarının olduğunu ve yeşil de yardım aletleri olduğunu gösteriyordu. Ağızları surat asıyorlarmış gibiydi. Göz bebekleri bir artı işareti gibiydi. Kaşlarının hareket etmesi için kaşlarının arkasında bir ray sistemi vardı. Aralarından kırmızı vücut ve gözlü olan eline bir megafon aldı ve konuşmaya başladı. “Çocuk, iyi MRT mi yoksa kötü MRT olarak mı davranmamı istiyorsun?” diye sordu. “İyi MRT lütfen.” dedi Yuki. “O zaman maskeyi ver!” diye bağırdı MRT. Yuki maskeyi çıkarmaya çalıştı ama çıkaramadı. Maskeci somurtma sesleri çıkartıyordu. “Yuki beni tut, havaya uç ve beni şu cama doğru at.” dedi sessizce ve Pontos’un durduğu camı gösterdi. Yuki bir an havaya uçtu ve maskeciyi cama attı. Yere indiğinde tüm MRT ünitelerinin kalkanları, kılıçları ve silahları çıkarılmış durumdaydı.

Maskeci camı kırarak içeri girdi. Pontos önünden çekilmişti. “Sen, sen de kimsin!” dedi Pontos. “Kendini tanıt, robot!” diye bağırdı Pontos. “Tahmin et.” dedi maskeci yaklaşırken ona. Pontos, maskecinin vücudundaki üzerinde kalp şekli olan kutuyu fark etti. “Olamaz” dedi şaşırmış bir şekilde. “Ama öyle, baba…” dedi maskeci. Maskesini tuttu ve yere attı. Yüzünün yarısı yoktu. Geriye kalan kısmında gülümseme vardı. Gözü sarı renkteydi. Azıcık da mor, metal saçı kalmıştı. “Admin!” diye bağırdı Pontos. “...tekrardan birlikteyiz, baba!” diye bağırdı Admin. Pontos’a yaklaşmaya başladı...

Yorumlar

  1. Hikaye gittikçe ilginç bir hal alıyor. Maskeye sahip olmak güce sahip olmak demek. Ben Admin'in başına gelenleri merak ediyorum. Bir de maskenin var olma amacını. Tebrikler, yine çok güzel bir kurgu ve betimlemeler.

    YanıtlaSil
  2. Çok güzel ve sürükleyici bir hikaye, giderek daha heyecanlı oluyor elinize sağlık, sevgiler:)

    YanıtlaSil
  3. Tebrikler sevgili Mert. Artik takipteyiz yazilarini. Devamini bekliyoruz 😊

    YanıtlaSil
  4. Sevgili Mert
    Hem yazma çabanı hem de kurduğun cümleleri hayranlıkla takip ediyorum, edeceğim de. Ve sanırım bir gün, bu anlattıklarının bir kısmı gerçekleşmiş olacak. Aslında bize bir ara da, kendini, hikayeni nasıl kurguladığını, mesela isimleri neye göre belirlediğini, ne hissettiğini filan da anlatmalısın, zevkle okuruz bunları da ;)
    Başarılarının devamını diliyorum ve asla yazmaktan vazgeçmemeni...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkürler! Ve öyle birşey yapmayı düşünüyorum.

      Sil
  5. Hayırlı olsun yeni blogunuz..İyi bir hikayen var,umarım başarılı olursun..✔😊

    YanıtlaSil
  6. Tebrikler 👏👏Artık seni ve yazılarını takipteyim.Aramıza hoşgeldin 😊

    YanıtlaSil
  7. Gerçekten de hikâyen çok sürükleyici. Merakla devamını bekliyorum .

    YanıtlaSil
  8. Hoş geldin aramıza :) İyi ki geldin Mert :)

    YanıtlaSil
  9. Senide aramızda görmekten onur duyarız mert! Daha çok yazmalısın.

    YanıtlaSil
  10. Ayna Hikayesi'nden Aiko'nun Hikayesi'ne kocaman merhaba:)Bilim kurgu yazan bir bloggerla ilk kez karşılaştım ve çok sevindim. Hoş geldin Mert ;)

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ekstra #3 - Mavi Gezegen - Gün 2

İRİS'İN MASKESİ

İzleyiciler