İRİS'İN MASKESİ

Aiko'nun Hikayesi Sezon 0 Bölüm 1
İRİS'İN MASKESİ

Hikayemiz Dünya’nın milyonlarca ışık yılı uzağındaki gezegen olan Robotium’da başlıyor. Robotium sadece robotlardan oluşan yapay bir gezegen. Hikayemiz bu gezegenin sokaklarında dolaşan şakacı Yuki’yi takip ediyor. Yuki zayıf, zırhsız bir robottu. Türünün sonuydu ve ilkiydi. Sadece savaş döneminde yapılmış, barış için yapılan bir çocuk robot idi. 

 Yuki bir gün her zamanki gibi etrafta dolaşıyor, insanların hayatını şakalarıyla zorlaştırıyordu. Ama son yaptığı şakadan sonra polis robot üniteleri peşinden koşmaya başlamıştı. Ama onun savunması yoktu. O yüzden tek yapabileceği şeyi yaptı, kaçtı. Vücudu savaşmak için değildi ama atletikti. Yeterince koştuktan sonra metal bir çit gördü. Çitin arkasında artık üretimi bırakmış eski fabrikalar vardı. Efsaneye göre bir zamanlar Admin tarafından yönetilmişti. Admin, liderin ve yapıcının yardımcısıydı. Tek ruhu olan robot. Ne yazık ki ihanet etmişti, çünkü onun merakı ve düşünebilme hakkı vardı. Savaştan sonra orada yok edilmişti. Bunu bilen Yuki çitin üzerinden atladı. Atletik yapıya sahip olamayan polisler ise durmak ve geriye çekilmek zorunda kaldılar. Yuki arkalarından güldü ve ilerlemeye başladı, fabrikalarının derinlerine. Fabrikalar kocamandı, eskiden milyonlarca robot yapıyorlardı. Etrafta metal parçaları ve robot cesetleri vardı. Adminium Savaşı’ndan sonra burası temizlenmemiş ve yasaklı bölge haline gelmişti. Gökyüzü hala fabrikalardan kalma dumanlarla kaplıydı. Yuki arada bir robot cesetleri inceleyip, markette satmak için yanına alıyordu. Bu tabii ki illegaldi ama parası çok azdı ve bu mezarlık onun için altın madeniydi. 

 Yürümeye devam etti. Sonra durdu, bir ses duymuştu. Birisi vardı ve yürüyordu. Hemen bir hurdalığın arkasına saklandı ve başını azcık dışarı çıkararak izlemeye başladı. Bir robot vardı, yaşlıydı, ince idi ve dökülüyor gibiydi. Yüzünü kaplayan bir maske vardı. Maske mordu ve bir düz havuç şeklindeydi. Maskenin iki tane de kulağı vardı. İki kulağı da uzun ve baklava şeklindeydi. Kulakların içinde daha derine giden yine baklava şeklinde beyaz şekil vardı. Maskenin üzerinde çizilmiş bir büyük bir gülümseme ve gülermiş gibi gözüken gözler vardı. Maske, robotun yüzüne kafasının arkasında olan bir kravat ve kravatın üzerindeki papyon ile bağlıydı. Robot orta çağlardaki soytarıların giydiklerine benzer mor pabuçlar giyiyordu. Pabuçların altın sarı renkteydi. Elleri ise mor, parmaksız eldivenlerle kaplıydı. Robotun dış zırhı yoktu, sadece içindeki iskelet ile kalmıştı. Birkaç metal parçası ve kablosu kopmuştu. Bir an Yuki’nin yönüne yüzünü döndü. “Benden korkmana gerek yok çocuk” diye konuşmaya başladı “Ben sadece yaşlı bir maske satıcıyım” diye devam etti. Yuki korkarak dışarı çıktı. Robotlar teknik olarak korku hissetmiyordu. Bu sahte bir korkuydu. Bu sistem robotun ne zaman geri çekileceğini ayarlamak için vardı. Maskeci robot yere oturdu ve yanına oturmasını söyleyen bir el hareketi yaptı. Yuki yaklaştı ve oturdu. “Maskeler mi?” diye sordu Yuki, maskeleri severdi, en iyi şaka oyuncaklarıydı! Ama bu robotun giydiği maske farklıydı, tahtadan yapılmaydı oysaki Robotium tamamen metalden yapılmıştı. Demirden röntgenyuma kadar. Bu demekti ki bu robot uzaya gitmişti, bir zamanlar elit bir robot idi. “O maskeyi nereden buldun?” diye sordu. “WC-19584 gezegeninden, ama eğer daha basitçe konuşmak gerekirse Toprak yani Dünya’dan buldum.” dedi. 

 Dünya’nın hikayesini duymuştu. Robotium’un ilk bulduğu çoklu biyomlu gezegendi. Tabii oraya gidilmeyeli milyarlarca yıl olmuştu. Robotium yöneticisine göre “Artık yeterince gelişmiş”lerdi. “Oraya ne zaman gittiniz” diye sordu Yuki. “Hmm en son gördüğümde insanlık daha yeni eşya yapıyordu! ateşi kontrol etmeyi öğreten bizdik be!” diye anlattı ve kahkaha attı. “Her neyse maskelere ilgi duyar mısın?” diye sordu. Yuki hızlıca başını salladı, heyecanlıydı. Maskeci ona bir maske uzattı. Maskenin üzerinde bir gülümseme, burun ve iki göz deliği vardı. Maskenin sol üstü parçalanmıştı. Maskenin iki tarafının üst kısmında boynuz vardı. Parçalanmış kısımdan boynuzun maskeye bağlandığı kısmı görebiliyordu. Diğer boynuzun ise yarısı vardı. Maskenin orta üstünde ise bir iğne vardı. Yuki hemen büyülendi ve yavaşça takmaya başladı. Maske yüzüne yaklaştıkça görüşü karardı, sanki yeşil gözlerinin üzerinde toz geliyormuş gibi. Yeterince yaklaştıktan sonra maskenin her tarafından kablolar çıktı ve Yuki’nin yüzünü sardı. Maske sertçe Yuki’nin yüzüne yapışırken, Yuki kurtulmaya çalışıyordu. Ama boşunaydı. Maske tamamen yüzüne geçti. Maskenin göz deliklerinden normalde yeşil olması gereken Yuki’nin gözleri yerine kırmızı bir renk çıkıyordu. “Merak etme çocuk bu maskenin gücünü ve potansiyelini bir gün anlayacaksın. Robotium sana da benim gibi yeterince acı verdi ve merak etme, intikam zamanı düşündüğünden yakın” dedi ve saatinin alarmını üç güne kurdu. “Ama artık benim gitme zamanım geldi” dedi ve yürümeye başladı. Yuki yerde can çekişiyor gibiydi. Dakikalar sonra ayağa kalktı. Güçlü hissediyordu. Ellerini sıktı ve Robotium’un merkezine doğru yolunu aldı.....

Yorumlar

  1. Çok heyecanlı ve ilgi çekici olmuş. Okurken olacakları merak ediyorsun. Demek ateşi insanlara robotlar öğretmiş, sevdim bunu. Maskeler, insanoğlunun yaşamında taktığı ve öz benliğini gizledikleri kaçış noktaları olsa gerek. Yuki' nin ruhunun olmadığına emin misin, ben onda çocuk merakı gördüm. Emeğine, düşüncene sağlık.

    YanıtlaSil
  2. Hayal gücün çok iyi bir solukta okudum hikayeyi 😊 yeni bölümlerini okumayı iple çekiyorum 😊 seni takip etmeye başladım, sen de benim bloğumu ziyaret edersen çok mutlu olurum 😊

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

BİRİNCİ GÜNÜN ŞAFAĞI

Ekstra #3 - Mavi Gezegen - Gün 2

İzleyiciler